Battı bu dünya annecim

Battı bu dünya annecim

Battı bu dünya annecim ama sen iyi ki varsın…

Bir dünya kuralım ha ne dersiniz, yeni bir dünya! Silindi gitti madem eskisi, kalanın da kıymeti harbiyesi yok artık zaten. O halde baştan kuralım, tertemiz bir sayfaya çizilen bir resim gibi. Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz şeyleri tek tek not almadık mıydı? O halde başlayalım kardeşlerim.

Bir önerim olacak nacizane; bu yeni dünyayı vicdanlı, merhametli çocuklar yetiştirebilmiş anneler kursunlar. Anneler ki; etten kemikten görünseler de onlardaki şefkat, onlardaki sabır, dokunma hassasiyeti, yaşatma kabiliyeti ne kadar tanrısal, öyle değil mi?

Erkek egemen bir dünyayı gördük zaten, sevgiden yoksun, paylaşmaktan yoksun, akıldan yoksun, temel iç güdülere odaklı sersefil bir dünyaydı gördüğümüz.

Sanki medeniyetin ilk temel taşı koyulurken, daha ilk yol ayrımına gelindiğinde yanlış bir yola sapılmış olmasına rağmen inatla, harisle, ısrarla hatta çocukça sonuna kadar diretilmiş ve günümüze gelmiş gibi.

Yani bu dünyada gördüğümüz hukuk düzenlerinden tutun, ekonomik sistemlere, yönetim biçimlerinden, hatta hatta dinlerden, uygarlıklardan, zenginlik, başarı, namus gibi her türlü kavramın tanımlanmasından, imar planlarından, yaşamaya karar verdiğimiz evlerin yapımına kadar her kademede erkek egemen bir dünya içinde kalmışız.

Kahretsin… Öldürmüş, yakmış, yıkmış, kesip doğramış, kat üstüne katlar çıkmışız, ganimetleri kendimize hak bilmişiz. Değişmeli bu düzen, yok oldu zaten. İflas etti bile.

Üret, can ver, eksilenlerin yerini doldur

Bir film seyretmiştim. Ölümün ardından yapılması en doğal şey sevişmedir diyordu. Sanki insandaki temel bir içgüdünün devreye girmesi gibi. Üret, can ver, eksilenlerin yerini doldur gibi yani. İster istemez böyle bir duygu yürürlüğe giriyor belli ki.

Bu duyguları bastırmak da saçma gelmiyor mu? Kim çıkartıyor bu zırvalıkları ha? Hiç saygım kalmadı benim bu erkek egemen otoriteye de. Geçiniz kardeşlerim, bekleme yapmayınız…

Yeni dünya düzeninin kurulmasında tüm yetkilerin annelere bırakılmasını, zavallı tüm bu erkeklerden tüm yetkilerin alınmasını öneriyorum…

Bir deprem miydi yaşanan, kıyamet mi koptu tam anlaşılamadı

Böylesi bir yıkım olmadan değişemezdi de zaten. Şimdiye kadar doğru bildiğimiz her ne varsa sil baştan kardeşlerim. Sözlüklerden başlayarak belki, dilden başlayarak düzeltmeli her şeyi. Annelerin konuştuğu, bebelerinin kulaklarına fısıldadıkları dil konuşulmalı her yerde.

İşaret parmağının tersi ile yukarıdan aşağıya yanaklarını okşadıkları gibi okşayacaklar doğadaki her şeyi, gözlerinin derinliklerine bakacaklar aşk ile hem de, anlamak için bakacaklar ihtiyaçlarını sen söylemeden bilecekler.

Umut yolcusu yorulmaz derler

Anneler, anneler elleri öpülesi anneler; yine size düştü iş; yaramaz çocukların ardını toplama işi. Umut yolcusu yorulmaz derler. Bitmesin umudumuz, dayanma gücümüz ve iştahımız yaşamaya dair. Hele bir de erkeklerin zorbalıklarından kurtuldu mu annler, gül kokuları kaplayacaktır dört bir yanı.

Birileri istifa etmeli, üç beş kelle alınmalı diyenler var ya, onları kendi haline bırakın kardeşlerim. A’ dan Z’ ye değişmeli her şey.

Yani bu mülkiyet yapısından, adalet anlayışından, ceza ve tevkif işlerinden, bilim ve teknikten beklentilere kadar her şey değişmeli. Annelerimizin kucağındaymış gibi rahat ve huzurla yaşanacak bir dünya kurulacaksa bir gün, ancak ve ancak yine anneler sayesinde kurulacak. Göreceksiniz!

Nelerin nasıl değişmesi gerektiğinden söz edecek değilim. Ama yaşadıklarından öğrendiği bir şeyler olan insanların tasvir ettiği bir dünya var ve bizlere çok uzak da değil aslında.

‘Yani bitkin kalmalı sevgilin öpülmekten ve sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği’ diyor ya şair. İşte böyle bir yaşam olmalı.

Ya da ‘Yaşadın mı büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın, bir sincap gibi mesela’ diyor ya. Bir felsefesi olmalı hayatın, her şeyin öncesinde bir bakış açısı edinmeli insan. Bir perspektifin olmalı kardeşim, hainlik yazmayacak kitabında mesela. Dert içinde kalsan da biçare, hainlere inat yaşayacaksın be güzelim.

Boşa kürek çekmenin, sefaletin, yoksulluğun bile bir tadı vardır, kararmadıkça sol memenin altındaki cevahir.

Kaç kez düğümlendi boğazım bir günde, kaç kez ağladım hem de hüngür hüngür, insanların yıkılan ve yok olan hayatlarına, hayallerine, kaybolan umutlarına bir merhem olabilmek için gösterdiği çaresiz ama gözü pek çabaya. Demek ki dedim; henüz daha kararmamış cevahir…

Yarından tezi yok, kocaman kalpleri olan bu güzel insanların eline verelim tüm yetkileri ve ezilmemiş bir kar gibi, papatya tarlası gibi, karabaş otları fışkırmış dağlar gibi ve dağlardan denizlere doğru akan çağlayanlar gibi ipeksi yumuşak, taptaze ve coşkulu bir dünya kurulsun.

Temelleri sağlam olmayan bir dünya başımıza yıkıldı belki ama, umut yeniden yeşermedi mi, ne dersiniz? Bence annelerimizin mis kokulu ellerinde, sımsıcak yüreklerinde yeşerdi, yeşeriyor, yeşerecek kardeşlerim…

Ersin EREN

aysaa

Related Posts

Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

Türk Diş Hekiminin Hollanda Yolculuğu

Türk Diş Hekiminin Hollanda Yolculuğu

İsviçre Alpleri’nde Panoramik Bir Tren Macerası

İsviçre Alpleri’nde Panoramik Bir Tren Macerası

9 Comments

    • Teşekkürler. Nedir geriye kalan umut? Tanrılar tanrısı Zeus insanlardan öç almak için pandoranın kutusuna kötülükleri koyduğuna göre, aynı kutuda yer alan umut, iyi midir yoksa kötü mü?
      Hala bilmiyoruz aslında.

  1. İlk önce tank, tüfek, silah nerde varsa hepsini toplayıp erititip bahçeli müstakil,sardunyalarla çevreli evlerin temellerini atalım seninle,koca yüreklim..

  2. Ben de varım ve kabul ediyorum ve hazırım yeni dünyayı yaşamayı. Kurul bakalım yeni olan ve sonra aç kapılarını. Merakla bekliyor olacağız kapının ardındakileri.

  3. Başkabir bakış açısıyla .Ana ,Kadın bakış açısıyla yani insanı önceleyen bir anlayışla yaşam ortamı olusturmak için
    Hepimiz varız ve varalmalıyîz
    Yüreğine Sağlık

  4. Kalemine sağlık uzun uzun cümleler kurabilirim ama…. çok ama çok üzgünüz tüm bu yaşananlar hakkaten çok çok zor

  5. Kalemine yüreğine sağlık kardeşim/üstadım….Biz erkeklerin; erkek egemen toplumun artık “çuvalladığı” aşikar. Aynen kuzey Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, kadınlarımızın/annelerimizin devreye girme vakti çoktan geldi. Çekilelim artık sahadan, onlar girsin oyuna!

  6. Deprem! Bir yeni kelime ki ilk defa bir derin düşünceli Ersin Eren isimli arkadaşımdan duydum. Belki bir ay buçuk o zalım deprem düştü Türkiye’nin canına. Ne güzel yazdın, bitti herşey annelere. Gidenler gitti ve kalanlar bitti.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

İlginizi çekebilir

Dil secenekleri

Tags