Almanya Eğitim Sistemi

Almanya Eğitim Sistemi

Yıllar yıllar sonra kocaman olmuşuz meğer, şu sıralara üçerli otururduk da dirseklerimiz yazı yazarken sıra arkadaşımızın defterine değerdi. Okul çantalarını sıra arkasına koyardık, paltoları şuraya asardık, mevsimleri gösteren bir tablo vardı sınıfımızda ve kış günlerinde sobayı hademe Hamit amca yakardı.

Her gün cam şişede günlük taze süt geliyordu, fındık da dağıtıyorlardı. Kızılay kolu, spor kolu, müzik kolu, bahçe işleri kolu, kooperatif kolu, hatta hatta hava gözlem kolu bile vardı. Ben ise hep satranç koluna talip olurdum.

Tenefüs zilini iple çektiğimiz, çalar çalmaz ok gibi fırlayıp yakalamaca, ebelemece oynadığımız kızları, kızlar tuvaletine kadar kovaladığımız tenefüsler bittiğinde, kan ter içinde sınıflara dönüp oturduğumuz sıralarda yıllar sonra yeniden oturuyorduk.

Yamuk oturan, derste konuşan, laftan anlamayan, sıralara resimler çizen, ödevlerini yapmayan nice çocuklar işte bu sıralarda dirsek çürütmüştü ve aradan geçen bunca zamanın ardından mezun olduğum ilkokula kızımın sınıf öğretmeninin çağrısı ile bu kez veli toplantısına katılmak için gelmiştim.

Tüm Gerçekler Yüzümüze Şrak Diye Vuruluyordu

Veli olarak katıldığım ilk resmi veli toplantısında kendi öğrencilik yıllarımın geçtiği bu okulda bunca zamanın ardından çocukların beklentileri, velilerin karşılaşabileceği olası sorunlar, eğitim sistemi gibi konuların konuşulacağını sanmıştık. Ne safmışız! Çok kısa bir zaman sonra tüm gerçekler yüzümüze şrak diye vuruluyordu çünkü.

Yerleri seramikle kaplamanın, yan duvara çocuklar için dolaplar yaptırmanın, pencerelere perdenin ve en önemlisi de klima alınmasının elzem olduğu tane tane izah edildikten sonra bunların aşağı yukarı maliyetleri ve çocuk başına ödenmesi gereken meblağa gelmişti sıra.

Homurdanmalar, tanıdık ustaların isimleri konuşulmaya başlanınca azalıyordu homurdanma ama, sonuçta bazıları için ciddi bir maliyet vardı. Bu kadar insanı nasıl idare edecekler diye düşünürken pazarlıklar başlıyordu.

Okul müdürü söz veriyordu, beş yıl boyunca çocuklarımız bu sınıfta kalacaklardı ve böylece harcanacak para yine bizzat çocuklarımıza kullanılacaktı. Mantıklı izahatlar ve yoğun pazarlıklar neticesinde bir rakamda mutabık kalınmıştı. Toplantı bittiğinde eve dönerken nasıl bir cenderenin içine düştüğümüzü idrak etmeye başlamıştık bile. Nasıl olmuşsa olmuş, çocuklar ile ilgili tek kelimenin konuşulmadığı bir veli toplantısı olmuştu işte.

Almanya’da Bir Veli Toplantısı

Bu olaydan yıllar yıllar sonra Almanya’ da bir veli toplantısına gittiğimde ise manzara şöyleydi; modern bir okul binası, masraftan kaçınılmadan yapılmış bir spor salonu, temiz tuvaletler, iyi bir aydınlatma, sağlam mobilyalar vs. Ama bana en çarpıcı gelen detay; tüm sınıf kapılarının kilitli olmasıydı.

Sınıfları gezmek istediğimden tek tek hepsini denemiştim ama hepsi de kilitliydi. Öğretmen dolaplarının kilitli olması dışında okullarda sınıf kapılarının kilitlendiğine hiç şahit olmamıştım. Bazı ufacık bu ayrıntılar aslında ne çok fikir veriyor bütün hakkında. Yani bir sınıf değil ki kilitli olan, yüzlerce sınıf var ve hepsini kilitleyen bir anahtar varmış meğer ve ne çok şey düşünmüşler aslında kapıları kilitlerken.

Açık olan tek bir odaya bize verilen randevu saatine göre bir miktar gecikme ile de olsa giriyoruz. Oğlumu dinliyorum, Alman bir öğretmenin gözünden. Bize derslere katılmadığını, parmak kaldırmadığını, konuları bildiğine inandığını ama söz istemediği için bunun notlarına olumsuz etkileri olabileceğini söylüyor…

Bilmiyor, umursamıyor ya da öyle yapması icap ediyor, ama her ne ise beğenmediği öğretmenin, hepsi dilde düğümleniyor. Oğlumun önce dile hakim olması gerekir demem lazım ama, ben de bu düşüncemi Almanca olarak sürdüremiyorum ki! Kendini doğru ve aynı zamanda güzel ifade edebilmenin kıymetini biliyorum ama anlatamıyorum işte…

O yüzden bir ülkeyi seveceksen önce dilini seveceksin azizim. Tıpkı bir kadını sever gibi yani. Önce nefesini seveceksin, önce sözünü seveceksin. Kulaktan başlıyormuş sevmek, duymakla başlıyormuş. Şarkısını seveceksin, şiirini seveceksin. Sonra hep beraber söylemeyi seveceksin.

Birlik olmayı, içlerinden biri olmayı, ait olmayı seveceksin sırasıyla. İnsanız nihayetinde ama koyundan pek de farklı sayılmayız. Sürü olmaktan haz duyarız azizim, kim ne derse desin böyledir.

Yani işin özü kabullenildiğini, anlaşıldığını bileceksin; arkandan dalga geçilmediğine emin olacaksın ve en sonunda hep beraber gülebildiğin gün o parmak da kalkacak zaten sınıfta. Bunları söylemek istiyordum, ama düğüm düğüm boğazımda söyleyemiyordum. Bir şiir geliyordu aklıma ve şairine selam söylemek istiyordum…

Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle?

Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce.

Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.

Ersin Eren

aysaa

Related Posts

Farklı Yolların Ortak Noktası: Yol-Kat’ın Arkasındaki Güçlü Kadınlar

Farklı Yolların Ortak Noktası: Yol-Kat’ın Arkasındaki Güçlü Kadınlar

Kanserle Dans: Ebru Janssens Kayan’ın İlham Veren İyileşme Yolculuğu

Kanserle Dans: Ebru Janssens Kayan’ın İlham Veren İyileşme Yolculuğu

Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

9 Comments

    • Kısa yazmak maharettir derler. Önce yazacak sonra ayıklayacakmışsın. O işin de piri babamdı

  1. Tebrik ederim Ersincim. Yine keyifli ve doyurucu bir yazı olmuş. Kalemine sağlık…Aynı zamanda benim için çok önemli bir konuyu farklı bir üslûpte, senin gibi eğitimli, bilinçli, yazı yazabilen ve meslek sahibi birisinden okumak ayrıca kıymetli…Bu “gurbetçi” çocukları, -hangi kuşaktan olursa olsun- hep düşünmüşümdür. İşleri hiç de kolay değil! Yazdığın gibi, dile tamamen hakim olmak çok çok önemli. Ama “…tıpkı kadını sever gibi: şarkısını, ata sözünü, nefesini…” sevebildiklerinden emin değilim! Oradaki diğer farklı milletlerin kuşaklarını bilemem ama, “bizim” çocukların ciddi bir “yabancılaşma” sorunu olduğunu düşünüyorum. Buna kısmen ebeveynleri de dahil. Bu “yabancılaşmadan” ne demek istediğimi anlamışsındır.

    • Yabancılaşma dediğin beğenilmeme diye anlıyorum. Bu bence de zor bir durum. Ağzınla kuş tutsan olmuyor. Ama batı kafası toletansı düşük bir manteliteye sahip esas sorun burada bence.

  2. Harika Gözlem ve yaşanmış gerçekler
    Güzel dersalınası bir karşilaştirma
    Teşekkürler

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

İlginizi çekebilir

Dil secenekleri

Tags