Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Azim, Çaba ve Başarının Hikayesi

Küçük yaşlardan itibaren, “kızım doktor olacak” umuduyla yetiştirilen Figen Arslan, ekonomik engellerin, ayrımcılığın ve sayısız zorluğun üstesinden gelerek hayallerini gerçekleştirdi.

Sabırlı ve disiplinli bir çalışma anlayışı sayesinde, 38 yaşında hayalindeki beyaz önlüğe kavuşarak, Leiden Üniversitesi Hastanesi’nde görev yapmanın gururunu yaşadı.”Sen Türk’sün, sen Müslüman’sın, sen kadınsın, başaramazsın” gibi önyargılara meydan okuyarak, hedefine sıkı sıkıya bağlı kaldı ve başarının kapılarını araladı.

Başarısının sırrını merak edenlere verdiği yanıt, herkesin dikkatini çeken türdendi. Tıpkı Napolyon’un savaşta zafer kazanmak için “Para, para, para” dediği gibi, Arslan da başarının anahtarının “Çalışmak, çalışmak, çalışmak” olduğunu vurguluyor. Onun inancına göre, hedeflerine ulaşmak isteyen herkes, yeterince çalışarak bunu başarabilir.

Figen Arslan’ın yolculuğu, sadece kişisel azim ve disiplinin bir öyküsü değil, aynı zamanda toplumsal sınırları aşma gücünün de canlı bir tanımıdır. Arslan’ın ilham verici hikayesi, farklı kültürler arasındaki köprüyü nasıl başarıyla kurduğunu da gözler önüne seriyor.

Bu özel söyleşide, Arslan’ın kendi hayatını dönüştürmekle kalmayıp, çevresindekilerin de mücadelelerine ilham kaynağı olduğu olağanüstü hikayeyi keşfetmeye davetlisiniz.

Bize kendinizden ve mesleki geçmişinizden biraz bahseder misiniz?

İzmir’de doğdum ve büyüdüm. Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bölümü mezunuyum. Aynı zamanda öğretmenlik yapabilmek amacıyla Atatürk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde 4 yıl pedagojik formasyon dersleri aldım. Yüksek lisansımı
Eskişehir Teknik Üniversitesi Kimya bölümünde tamamladım. Leiden Üniversitesi’nde
biyokimya üzerine dersler aldım.

Türkiye’de DMS, KPSS gibi çeşitli sınavlara girmeme rağmen biyoloji alanında devlet kadrosuna yerleşme şansım olmadı. Bu süreçte özel dersanelerde fen bilgisi öğretmenliği yaptım. Bu arada evlendim ve Hollanda’ya taşındım.

Hollandaca ve İngilizce bilmediğim için başlangıçta dil gerektirmeyen işlerde çalıştım. Temizlik sektöründe işçi ihtiyacı olduğuna dair duyumlar aldım; ofislerde, okullarda ve hastanelerde temizlik personeli arandığını öğrendim. Doktorlardan araştırma gruplarıyla ilgili bilgiler alabilirim umuduyla hastanede temizlikçi olarak çalışmayı tercih ettim.

Bu dönemde dil okuluna kaydoldum. Yüksek dil okulu ücretleri nedeniyle maaşımın büyük bir kısmını bu okullara verdim.

Hollandaca öğrendikten sonra Hogeschool Leiden’da biyokimya bölümüne başladım. Okulun staj yapma zorunluluğu vardı ve bu süreci Leiden Üniversite Tıp Fakültesi’nde (LUMC) tamamladım.

Tez çalışmam oldukça başarılı sonuçlandı ve bu çalışma üzerine bir makale yazıldı. Bölüm başkanım, projedeki performansımı ve çalışmalarımı beğendiği için hastanede kalarak çalışma teklifinde bulundu. Bu teklifi memnuniyetle kabul ettim, çünkü yıllardır hayalini kurduğum bir hedefe ulaşmanın mutluluğunu yaşıyordum.

LUMC’de çalışırken Leiden Üniversitesi’nde eğitim almaya devam ettim. Şu anda Leiden Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya Bölümünde Araştırma Görevlisi olarak çalışmaktayım. Hastalıkları erken safhada teşhis edilmesini sağlayan testler üzerine
çalışıyorum.

Hollanda’ya ilk geldiğinizde ve kariyerinize başlangıçta temizlik görevlisi olarak başladığınızda, bu alana geçiş yapma kararınızı ne etkiledi? Biyokimya alanına olan ilginiz nasıl başladı?

Biyokimya alanındaki ilgim çocukluğuma dayanıyor. Annem ve babam tarafindan kızımız hastanede çalışacak, beyaz önlük giyecek cümlesiyle büyütüldüm. İyi evlat olmak için annemin babamın dileklerini yerine getirdim.

Ben düşük gelirli bir ailede büyüdüm. Sabahları okula gider, öğleden sonraları ve hafta sonları işe giderdim. Pek ders çalışmaya vaktim olmazdı. Özel ders, dersane yok, kendi kendime ders çalışmaya da vaktim olmayınca üniversite sınavında aldığım puan biyoloji okumaya yetti.

Biyologlar beyaz önlük giyip hastanede çalıştıkları için anne ve babamın bir nebzede olsa istekleri yerine gelsin diye biyoloji okudum. Önceleri biyokimya uzmanı olmak için ya tıp ya biyoloji okumak gerekiyordu.

Bizim araştırma gruplarında biyoloji, biyokimya ve kimya “altın üçlü” olarak nitelendirilir. Ben de 3 farklı ama birbirini destekleyen disiplinde eğitim almayı tercih ettim. Günümüzde, başarılı olmak için birden fazla disipline hakim olmak gerekli. Bu nedenle biyokimya, biyoloji ve kimya alanlarında eğitim almayı tercih ettim. Artık, multidisipliner bir yaklaşıma sahip olmak, bilgi çağında başarılı olmanın anahtarı olarak
görülmekte.

Göç sürecinde karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi ve bu zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?

Hollandaca ve İngilizce bilmememden dolayı, her zaman birilerine bağımlı olmak bana göre en zorlu durum. Türkiye’de her işimi kendi başıma halleden biri olarak, burada eve gelen mektupları anlamamak ve düzgün bir şekilde cevap verememek birilerinden yardım istemek gerçekten zorlu bir süreç.

Diğer bir zorluk ise hiç kimseyi tanımamak. Yeni bir çevre oluşturmak zaman alıcı bir süreç. Belirli bir yaştan sonra yeni dostluklar kurmak da kolay değil.

Leiden Üniversitesi’nde hem İngilizce hem de Hollandaca dil eğitimi aldım. Birçok dernek ve sosyal medya grupları bulunuyor. Bu platformlarda düzenlenen etkinliklere katıldım. Ancak, tanıdığım birçok kişi olmasına rağmen, maalesef dostum oldu diyemem.

Ev Sorunu: Hollanda’da ev sorunu kriz seviyesinde. Ev kiralamak ya da satın almak son
derece zor. Başkalarının evinde bir odada kaldım.

Hollanda’da eğitim, sağlık, vergi gibi sistemleri öğrenmek oldukça zorlu ve zaman alıcı. Bu sistemleri anlamak adına birçok kitap okudum, araştırma yaptım, kütüphaneye üye oldum.

Haberleri dinledim, gazeteleri takip ettim ve gündemi yakından izlemeye çalıştım. “Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp” ilkesiyle hareket ederek, sorular sormaktan hiç çekinmedim.

Kariyerinize Hollanda’da devam etme kararı aldığınızda, bu süreci nasıl yönettiniz ve hangi adımları izlediniz?

Kariyerimdeki önemli dönem noktalarından biri, Hogeschool Leiden’a başlamamdı. Okula girdiğimde sınıf arkadaşlarım genellikle 20-22 yaşlarındaydı, ancak ben 35 yaşındaydım. Başlangıçta benimle iletişim kurmuyorlardı ve grup ödevlerinde beni ekiplerine katmıyorlardı. Ancak, pes etmedim ve devam ettim.

Stajıma Leiden Üniversite Tıp Merkezi’nde (LUMC) başlamak da benim için bir dönüm noktasıydı. Burada iyi çalışıp kendimi göstermeli ve stajımın sonunda kalıcı bir pozisyon için çaba göstermeliydim.

İşe başladıktan sonra, İsviçre projesi fırsatı geldi. İngilizce dersleri almış olmama rağmen, yine de “anlamazsam” diye endişeleniyordum. Ancak, bu korkulara rağmen cesaretimi topladım ve projeyi kabul ettim. İsviçre’ye gittim ve orada eğitimi başarıyla tamamladım.

Ayrıca, çok istediğim araştırma grubuna katılmak da kariyerimde ayrı bir dönüm noktası oldu. Her bir dönemeç, benim vizyonumu geliştirdi. Network’ümün genişlemesi, yeni projelerle karşılaşmama olanak sağladı.

Hollanda’da Türk bir profesyonel olarak karşılaştığınız zorluklar ve fırsatlar nelerdir?

Başörtülü olduğum için ilk girdiğim ortamlarda, insanlar nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. El uzatsak mı, sıkar mı, sıkmaz mı, şaka yapsak mı, güler mi kızar mı? Size alışmaları biraz zaman alıyor.

Çalıştığım merkeze Erasmus projeleriyle gelen birçok Türk oldu, ancak birçoğu olumsuz bir deneyimdi. Çoğunun İngilizcesi çok zayıftı. Birçoğu verdikleri sözleri yerine getirmedi ve Hollanda’ya gelmişken bu fırsatı kullanmak yerine daha çok gezmeye önem verdiler. Zamanında yapmaları gereken deneyleri ve raporları hazırlamadılar. Bu nedenle, Türklerle çalışmak çok tercih edilmiyor.

Hollanda’da Ar-Ge projelerine büyük önem veriliyor. Torpil fazla işlemiyor. Hollanda okullarından gelen stajyerlere bakıyorum, adeta “Cin gibiler” denir ya. Teknoloji çağında gençler her yeni uygulamayı iyi derecede kullanabiliyorlar ve okullarda sıkça sunum yaptıkları için konuşurken çok rahatlar. Hollanda okullarında öğrenciler çok fazla rapor yazdıkları için, bir görev verildiğinde hızla hazırlayabiliyorlar. Benim raporlama, veri analizi (R studio), sunum için Illustrator ve Vision gibi uygulamaları kullanmak çok fazla vaktimi alıyor.

Biraz ayrımcılığa maruz kalabiliyorsunuz. Mesela bir işe başvuruda bulundunuz, ancak alınmadınız. Acaba yabancıyım diye mi alınmadım düşüncesi hep aklınızın bir kenarında bu da insanı yoran bir şey.

Hollandalılar çok güzel İngilizce konuşuyorlar ve hatasız İngilizce yazıyorlar. Dil bariyeri büyük bir sorun.

Hollanda’da iş disiplini farklıdır ve genellikle planlama sürecine büyük önem verilir. Hollandalılar genellikle 10 kez düşünüp bir kez hareket ederler. Bu yaklaşım, işleri istikrarlı ve düzenli bir şekilde yürütmelerine olanak tanır.

Avrupa Birliğinde bir ülke olduğu için çok fazla öğrenci öğretmen ziyaretçi geliyor.

Çok Kültürlü Çalışma Ortamı

Çok Kültürlü Çalışma Ortamı: Hollanda’daki iş yerlerinde genellikle çok kültürlü bir ortam bulunur. Farklı kültürlerden gelen profesyonellerle çalışmak, kapsamlı bir deneyim ve uluslararası ağ oluşturma imkanı sağlayabilir.

Avrupa Birliği üyesi bir ülke olarak, Hollanda’ya birçok öğrenci ve profesyonel gelmektedir. Çok kültürlü çalışma ortamı, geniş deneyim kazanma ve uluslararası ağ oluşturma fırsatı sunması bakımından büyük bir avantaj olarak görüyorum.

Başarılı bir kariyer inşa etme konusunda diğer göçmenlere ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Dil Yeteneklerinizi Geliştirin:
İlk önerim, dil becerilerinizi iyileştirmenizdir. Hem İngilizce hem de Hollandaca
öğrenmenizi tavsiye ederim. Yeni gelenler genellikle İngilizce bildiklerini ifade ederler, ancak Hollandalılar arasında gerçekleşen özel etkinliklerde veya mola sırasında Hollanca konuşmaları sıkça yaşanır.

Sosyal çevre edinmek ve entegre olmak için Hollandaca’yı öğrenmek önemlidir.Hollanda’da iş bulma şansınızı artırmak için iki dili de bilmenizi tavsiye ederim. İki dili birden konuşabilen adaylar genellikle tercih edilir.

Ağ (Network) Oluşturun:
Kendi kişisel gelişiminizi destekleyecek gruplara katılmalı ve çevrenizdeki insanlarla etkileşimde bulunmalısınız. Unutmayın insan çevresindeki 5 kişinin ortalamasıdır.

Etrafınızı sadece kendi ülkenizden insanlarla sınırlamayın. Yaşadığınız ülkenin insanlarıyla işbirliği içinde olun, etkileşimde bulunun. Entegrasyon önemlidir.

Mesleğinizle ilgili fuarlar, sempozyumlar ve etkinliklere katılarak yeni akademisyenlerle tanışmalı ve güncel teknikleri öğrenmelisiniz.

Eğer yarın denemek istediğiniz bir şey varsa, o alanda çalışan bir grup bulduğunuzda, “Ben de bu konuda deneyim kazanmak istiyorum, sizinle birlikte çalışabilir miyim?” dediğinizde, daha önce tanıştığınız insanlar sizi hatırlayacakları için olumlu bir yanıt alabilirsiniz.

Mail yoluyla yapılan başvuruların çokluğu nedeniyle eleme riski bulunabilir. Bu sebeple, fiziksel bir tanışma her zaman öne çıkar ve daha etkili olabilir.

Örneğin, Roche firması yeni bir cihaz geliştirmiş. Bu cihazın test edilmesi için bir ekip oluşturulması gerekiyormuş.

Bizim bölüm başkanı Avrupa genelinde tanınmış bir akademisyen. Daha önce ben de bir cihaz validasyonu gerçekleştirmiştim ve bu konuda konferanslarda sunumlar yapmıştım. Bu bilgiye sahip olan insanlar, Roche firmasına bizi önermişler. Tavsiyeler üzerine bizim makalelerimizi inceleyen Roche firması bu test işlemini bize verdi.

Hedeflerinizi Büyük Tutun:
Hedeflerinizi büyük tutun ve ardından adım adım plan yaparak istikrarlı bir şekilde ilerleyin. İmkansız kelimesi içinde bile imkan olduğunu unutmayın. Hedeflerinizi belirleyip çalıştığınızda, sizi başarıya götürecek adımları atabilirsiniz. Üniversitede işe başladığımda, profesörlerin toplantısına katılacağımı söylediğimde bana gülmüşlerdi. “Aç tavuk kendini buğday ambarında görür.” demişlerdi. Yaklaşık iki yıl sonra, bu toplantılara katılmam için davet aldım.

Hayat Boyu Öğrenci Olun:
Bilgi çağında yaşadığımızdan, sürekli olarak öğrenmeye devam etmek önemlidir. Kendinizi geliştirmek ve rekabet avantajı elde etmek için sürekli eğitim alma konusunda aktif olun.

Yeniliklere Açık Olun:
Yeniliklere ayak uydurun ve gelişen teknikleri öğrenin. Bu, kendi alandaki gelişmeleri takip ederek rekabet avantajınızı artırmanıza yardımcı olacaktır. Bunu bir örnekle açıklayacağım. Önceleri hesaplamaları biz excel’le yapardık. Sonra “Graphpad kullanın, onun grafikleri daha güzel oluyor.” dediler. Onu öğrendik kullandık. Şimdi “R programı ile veri analizi yapacaksınız.” dediler. “Hayır ben excelle devam edceğim derseniz” onlarda yoluna başkalarıyla devam eder. Yeniliklere ayak uydurmalısınız.

Bilim dünyasında bir kadın olarak karşılaştığınız zorluklar ve bu zorlukların üstesinden gelme yöntemleriniz nelerdir? Genç kadın bilim insanlarına vereceğiniz tavsiyeler nelerdir?

Hollanda’da bilim dünyasında kadın-erkek ayrımı pek fazla olmuyor.

Bilim dünyasında rekabet oldukça yüksek. Başarılı olabilmek için araştırma yapmalısınız, araştırmanız güzel sonuçlanmalı ve bilimsel dergilerde makale yayınlamalısınız.

Bunlar için sürekli okumalı, çalışmalısınız. Bu işe çok zaman ayırmazsanız geride kalırsınız ve yeni proje alamazsınız.

Kadınlar evlilik, doğum, çocuk yetiştirme gibi nedenlerle geride kalmamak için çok çaba sarf ediyor.

Bilimde kariyer yaparken iş ve özel yaşam dengesini korumak zor olabiliyor.

Bazı şeylerden fadakarlık etmek zorunda kalabiliyorsunuz. Ancak erkeklerin bu konuda biraz daha rahat olduğunu söylemek mümkün.

Öncelikle kendinizi, yeteneklerinizi, yapabildiklerinizi ve yapamadıklarınızı iyi tanıyın. Kendi yetenek ve karakterinize uygun hedefler belirleyin.

Şu an nerede olduğunuzu ve gitmek istediğiniz yeri belirleyin. Bu süreçte neler yapmanız gerektiğini planlayın. İstikrarlı bir şekilde planınıza sadık kalarak çok çalışın. Çalıştıktan sonra her hedefinize ulaşabilirsiniz.

Yolda sizi vazgeçirmeye çalışanlar olacak. Eleştirenler, gülenler olacak. Onlara sağır olun. Ben şu anda çalıştığım gruba girmenin hedefim olduğunu söylediğimde herkes bana, “Sen göçmensin, sen Türksün, sen müslümansın, sen kadınsın, sen başörtülüsün, sen evlisin, sen annesin, sen yaşlısın, daha o gruba hiç Hollandalı dışında kimse girmemiş, seni mi alacaklar?” dendi. O ilk engeli ben aşayım dedim ve başardım.

Korkmayın, o ilkleri her zaman başarabileceğinize inanın, kendinize güvenin. Çalıştıktan sonra her şey mümkün.

“Bir şeyi yapmak isterseniz, bir yolunu bulursunuz, istemezseniz, bir bahane bulursunuz.” – Jim Rohn

Kendi deneyimlerinizden yola çıkarak, zorluklarla karşılaştığında motivasyonunu korumanın ve hedeflerine ulaşmanın sırları nelerdir?


Bir hikaye anlatarak başlamak isterim. Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle ilgili bir hikaye vardır. Fatih, kuşatmayı 8 hafta sürdürürken bir gün Sadrazam Çandarlılı Halil Paşa, çadırına girer ve “Sultanım, çok askerimiz öldü, sadece Yeniçeriler kaldı, onlar da ölürse Osmanlı Ordusu diye bir şey kalmayacak. Bizanslılarla anlaşma yapalım, ordumuzu toparlayıp tekrar saldırırız.” der.

Fatih ne der biliyor musunuz? “Çık dışarı,
Çandarlılı. Ben şu an Ayasofya’dayım, şükür namazındayım, alnım secdede.”

Ben zorluklarla karşılaştığımda hedefimle ilgili hayaller kurarım. O hedefe ulaştığımdaki halimi hayal ederim. Örneğin; kendimi o grupta sunum yaparken hayal ettim. Hayal ettiğiniz zaman pozitif olursunuz ve hayatınıza pozitiflik çekersiniz. Atalarımız bir şeyi 40 kez söylersen olur der, ben iyi şeyleri kırk kez söylüyorum.

Sevdiğim başka bir hikaye daha anlatayım: ” küçük kurbağa” hikayesini bilir misiniz? Kurbağaya sürekli olarak, “Sen küçüksün yapamazsın, sen zayıfsın başaramazsın.” denir, ancak kurbağa her şeye rağmen yolundan sapmaz ve hedefine ulaşır. Şaşırırlar, “Nasıl başardın?” diye sorduklarında, meğer kurbağa sağır imiş. Ben işi bilmeyenlerin gürültülerine hiç kulak asmam. İşi bilenleri dinlerim, işime geleni alırım, gelmeyeni almam.

Kitap okumayı çok severim. Kitap okurken hem dinleniyorum hem öğreniyorum. TED konuşmalarını çok severim. Akıllı insan kendi hatalarından ders çıkaran ve daha da akıllı olan başkalarının hatalarından ders alan insandır. Başarılı insanların hayat hikayelerini okur, belgesellerini izlerim. Onlar başardıysa, ben de yapabilirim derim. Onların da iki eli, iki gözü var; benim de. Çalıştıktan sonra her şey mümkün.

aysaa

Related Posts

Farklı Yolların Ortak Noktası: Yol-Kat’ın Arkasındaki Güçlü Kadınlar

Farklı Yolların Ortak Noktası: Yol-Kat’ın Arkasındaki Güçlü Kadınlar

Kanserle Dans: Ebru Janssens Kayan’ın İlham Veren İyileşme Yolculuğu

Kanserle Dans: Ebru Janssens Kayan’ın İlham Veren İyileşme Yolculuğu

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

Cito ve IEP Arasındaki Fark: Eğitimde Bireyselleştirmenin Gücü

Türk Diş Hekiminin Hollanda Yolculuğu

Türk Diş Hekiminin Hollanda Yolculuğu

No Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

İlginizi çekebilir

Dil secenekleri

Tags