Entegre Oldukça Uzaklaşıyorsun

Hollanda’da Göçmenlerin Aitlik Paradoksu

Bir gün fark ediyorsun…
Artık Hollandaca’yı gayet güzel konuşuyorsun.
İşin var, çocuğun okulda Hollandalı arkadaşlarıyla oynuyor, vergi ödüyorsun, bisikletin zincirini bile kendi takıyorsun.
Yani “entegrasyon checklist”inin bütün kutucukları tiklenmiş durumda.

Ama yine de…
Bir sabah markette kasiyer sana gülümseyip “Ooo, Hollandaca’n çok iyiymiş, nerelisin?” diye sorduğunda,içinden küçük bir şey kırılıyor.

O kadar “içeri” girmeye çalışmışsın ama hâlâ “dışarıdan” sayılıyorsun.

İşte buna bilim insanları entegrasyon paradoksu diyor.

Hollanda’da bu terimi ilk kez sosyal psikolog Maykel Verkuyten ve ekibi ortaya atmış.
Erasmus Üniversitesi ve SCP (Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu) yıllardır bu konuyu araştırıyor.

Benim tabirimle: “Ne kadar benzemeye çalışırsan, o kadar fark ediliyorsun.”

Paradoksun hikayesi

Hollanda’da yıllardır süren araştırmalara göre
Integratieparadox tam olarak şunu anlatıyor:

  • Eğitimli, çalışkan, iyi entegre olmuş göçmenler…
  • Daha fazla ayrımcılık fark ediyor.
  • Daha az “ait hissediyor.”

2010’da Verkuyten ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada görülmüş ki, yüksek eğitimli göçmenler toplumsal eşitsizlikleri daha net fark ediyor, “artık eşit olmalıyım” dediğin noktada, sistemin sana hâlâ mesafeli olduğunu fark ediyorsun.

SCP’nin 2016 tarihli raporunda da aynı sonuca varılmış:

“Göçmenler entegrasyonun teknik kısmında ilerledikçe, toplumsal eşitsizlikleri daha net görür.”

Yani kısacası entegrasyon bazen “farkındalık zehri”ne dönüşüyor,artık “dışarıda kalmayı” sadece hisseden değil, analiz eden bir hale geliyorsun.

“Dil öğrendim, çalışıyorum, vergi veriyorum, ülkeye katkı sağlıyorum…

Ama hâlâ ‘aslen nerelisin?’ sorusundan kaçamıyorum.

Sanki hep bir misafirim, hiç tam ev sahibi olamayacağım.”

Bu sadece duygusal bir serzeniş değil.
Araştırmalar diyor ki; entegrasyonun niceliksel kısmı (dil, iş, eğitim) tamamlandıkça, niteliksel kısmı (aitlik, kabul, eşitlik) zorlaşıyor.

Paradoks, aslında başarısız entegrasyonun değil, fazla iyi entegrasyonun bir yan etkisi.
Çünkü bir kez ‘içeriden’ bakmaya başladığında, hangi kapıların sana kapalı olduğunu daha net görüyorsun.

Ve o zaman fark ediyorsun ki, “entegrasyon” sadece dil öğrenmek, iş bulmak, Hollandalı komşuya güler yüz göstermek değil.

Gerçek entegrasyon, toplumun seni ‘bizden biri’ olarak görmesiyle mümkün.

Belki de asıl paradoks şu:

Biz ait olmaya çalışırken, toplum da bizi nereye koyacağını bilemiyor.
Ve o belirsizlikte, yepyeni bir kimlik doğuyor:
yarı bizden, yarı onlardan, ama tamamen kendimizden.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *